futbol yarışmacılarını buldum:
Haluk Ulusoy'un bir önceki yorumda yer verdiğimiz malum açıklamasının üzerine Nisan 2005'te Hayatım Futbol dergisinde yayınlanan aynı adlı yazıyı yayınlamanın yerinde olacağını düşünüyoruz.
Bize göre, her şeyden önce ele alınması gereken konu, ilk planda daha sonra inceleyeceğimiz hakem hatalarını bir kenara bırakıp kulüpler arasında var olduğu söylenen "teşvik" ya da "şike" ilişkilerinin gerçekten var olup olmadığı ve bunun futbolumuz üzerindeki etkisi. Uzun yıllar dile getirilen bir klişe "Türkiye'de şikenin varolduğu, ama bunu herkesin kabullendiği ve bu konuda bir şeyleri doğru yola koymanın neredeyse imkansız olduğu"dur. Acaba durum öyle mi? Öncelikle olgunun ilk ortaya çıkışından bugüne geçen sürede fısıltı gazetesinin manşetlerinin dışında karşımıza çıkan birkaç olaydan bahsedelim. Belki de bunlardan en çarpıcı olanı Ata Aksu'nun 2002 Dünya Kupası Eleme Grubu'nda Macaristan'a gönderildiğini açıkladığı teşvik primiydi. Hatta bugüne kadar yetkili bir ağızdan açıklanmış belgelenmiş tek "teşvik primi"nin bu olduğu söylenebilir. Bunun dışında kulüplerimizin yöneticilerinden bu görevde uzun yıllardır emek sarfeden isimler (Ergün Gürsoy, Şadan Kalkavan, İlhan Cavcav, İsmail Uyanık, Celal Doğan, Cemal Aydın, İhsan Kalkavan, Adnan Polat gibi) defalarca sözlü ve yazılı basında "Türkiye'de teşvik var, yok diyemeyiz" türünden ifadeler kullandılar.